Depremle İlgili İddialar ve Sorular
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli, 7.7 büyüklüğündeki depremden 11 il etkiledi. 21.02.2023 tarihi itibariyle can kaybı 42 bin 310'a yükseldi. Rakamlar hâlâ artmaya devam ediyor.
Depremden sonra ortaya atılan birçok iddia var. Hepsi araştırılıp acil önlem alınmalı.
“Afet Yönetimi Kapsamında 2019 Yılına Bakış ve Doğa Kaynaklı Olay İstatistikleri"
Birkaç gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi. Fakat Kahramanmaraş hattı da bizim için önemli alanlardan bir tanesiydi." ifadelerini kullandı. Canlı yayında gözleri doldu: "Bağışlayın, bu, bu… Üzüntümüzden kaynaklı. Allah'tan geldi, inanıyoruz. Müslümanız."
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Deprem bilimsel bir olgudur ve bu tehdit İstanbul için de geçerlidir. "Felaketten sonra, sorumlu yöneticilerin TV’lerde ağlaması, çeyrek asırlık iktidarların 'kader' savunması sadece sorumluluktan kaçmaktır. Önce tedbir sonra tevekkül. Birlikte tedbir alalım, beraber çalışalım" ifadelerini kullandı.
Hâlbuki 2019 yılında aynı bölgede, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başkanlığında depremle ilgili bir tatbikat uygulanmıştı. 2020 yılında da “Afet Yönetimi Kapsamında 2019 Yılına Bakış ve Doğa Kaynaklı Olay İstatistikleri” (*) raporu yayımlanmıştı.
Raporda: “AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından geliştirilen AFAD-RED programı ile Kahramanmaraş Türkoğlu – Adıyaman Gölbaşı hattı arasında meydana gelen ve büyüklüğü 7.5 (Mw) olan bir deprem senaryosu oluşturulmuştur. Bu senaryoya göre en başta Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve Gaziantep olmak üzere toplam dokuz il (Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa, Hatay ve Adana) depremden etkilenmiştir. Tatbikat ilk defa sadece depremin merkez üssü olan ilde değil, senaryo kapsamında etkilenen tüm illerde eş ve gerçek zamanlı olarak icra edilmiştir. Senaryo depremi kapsamında etkilenen iller arasında yer alan Adana ve Hatay illerimiz çok az derecede etkilendiği ve TAMP kapsamında diğer etkilenen 7 ilin de neredeyse tamamının destek ili olmaları sebebiyle, etkilenen il olarak değil, destek il olarak tatbikata iştirak etmişlerdir.
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun talimatlarıyla start alan ve eş zamanlı olarak AFAD Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi’nden takip edilen Türkiye’nin en büyük deprem tatbikatında; senaryo gereği kentte meydana gelen 7.5 büyüklüğündeki depremde, okullar boşaltıldı, toplanma alanları ve barınma alanları kullanıldı, gerçek enkazlardan yaralı ve cenaze tahliyeleri gerçekleştirildi.
Tatbikatı bizzat yöneten Bakan Soylu, Jandarma Genel Komutanlığı’nın telsiz sistemi JEMUS üzerinden iletişim kurduğu Kahramanmaraş Valisi Vahdettin Özkan’dan depremin bölgedeki etkileri ve yürütülen çalışmalarla ilgili ayrıntılı bilgi aldı. Ayrıca tatbikata katılan tüm çalışma gruplarından, depreme ilişkin edindikleri ilk bilgileri paylaşmalarını istedi.
Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi’nde (AYDES) toplanan tüm bilgiler, AFAD Başkanlığı Afet ve Acil Durum Merkezi’ndeki ekranlardan takip edildi. Helikopter ve insanlı keşif uçaklarıyla bölgenin durumuna ilişkin havadan elde edilen görüntüler de merkeze aktarıldı.
Tatbikat kapsamında, GSM operatörlerinden, vatandaşlara sabit hatlar üzerinden yapacakları görüşmelerin 10-15 saniyeden fazla sürmemesi, iletişim kurmak için internet hatlarını ve kısa mesajı tercih etmeleri yönünde uyarı mesajı göndermeleri istendi.
3 gün süren ve 26 ilden 4.500 kişinin katılımıyla gerçekleşen tatbikat, yapılan kapsamlı değerlendirme toplantıları ile sona erdi.”
Videosu da bulunan tatbikatta, bütün önlemlerin birkaç yıl önce alındığını izliyoruz. Tatbikatla ilgili hazırlanan raporda tüm ayrıntılara yer verilmiş.
Video: https://youtu.be/m8OEIJKhiF4
İddia: AFAD: Daha önce aynı bölgede gerekli tatbikat çalışmaları yapılmış, önlemler alınmış ve raporlara ayrıntıları yazılmıştır.
Soru: Peki, tatbikattı bu kadar ayrıntılı ve özenli yapılan bir çalışmanın ardından aynı yerlerde deprem gerçekleşince yazılı tatbikat neden uygulanamadı?
Tatbikat ve gerçekte yaşananlar arasındaki farklar nelerdir?
“Otobüste Uyuyun, Sabah Çıkarsınız”
Daha önce yapılmış tatbikata rağmen, deprem gerçekleştiğinde arama kurtarma çalışmalarına -gerekli izinler gelmediği için- geç başlandığından bahsediliyor.
İddia: Merve Özkorkmaz, “Kriz merkezine depremden 14 saat sonra vardık. Afet merkezine vardığımızda 1 polis arabası, bir tank, 1 mobil tır kapalı bir şekilde bekliyordu. Biz komut almaya hazır beklerken bize şöyle dendi, ‘Otobüste uyuyun, sabah çıkarsınız.’ Eğitimlerde saniyelerle yarıştırılırken gerçek bir afet anında uyuyun komutu aldık. 30. saatteydik, alandaydık ancak ekipmanımız yoktu. Siz uçakla gidin, arkadan göndereceğiz denilen ekipmanlar karayollarının kilitlenmiş, yıkılmış durumundan bize ulaşamadı. İkinci günümüz sadece alan analizi, enkazda sesle kontrol, enkaz yakınlarını sakinleştirme, onlardan bilgi alma, mahalleden sağ kalanların bulduğu ekipmanlarla ufak tefek girişimler yaparak geçti. Çok üşüdük, su içemedik, sıcak herhangi bir gıda yiyemedik ekip ve mahalledekiler olarak. Dördüncü gün neredeyse bütün çeşitteki ve büyüklükteki makineler alandaydı, yabancı ekipler gelip gidiyordu, helikopter sesleri ilk kez duyuluyordu.”(**) diye yazmış.
Soru: Tam kapsamlı müdahale dördüncü gün gerçekleşmiş. AFAD’ın raporunda tatbikatın beş günde tamamlandığı yazılmış. Geç müdahalenin sebebi araştırılmalı. Müdahale neden ertelendi?
Afet Yönetimi Kapsamında 2019 Yılına Bakış ve Doğa Kaynaklı Olay İstatistikleri raporunda, “Tatbikat, 9 Ekim 2019 tarihinde saat 13:22’de gönderilen deprem mesajı ile başlamış ve 10 Ekim 2019 saat 13:22’ye kadar depremin ilk 24 saati gerçek zamanlı olarak icra edilmiştir. 10 Ekim 2019 saat 13:22’de ise afetin ilk 3 gününde çalışmayan çalışma gruplarını da çalıştırmak amacıyla 48 saatlik zaman atlaması yapılarak 73. saate (4. gün) geçilmiş, 4. ve 5. günler oynanarak saat 18:25 itibariyle sonlandırılmıştır,” diye yazılmış. 4. ve 5. gün tüm çalışmaların tamamlandığı yer alıyor.
Delillerin Karatılması
İddia: Avukat Bedia Büyükgebiz, “İş makinaları girerse delil karartılır!”
“Burası bir devlet dairesi, buranın içinde Hatay, İskenderun ve çevresindeki okul, işyeri ve konutların yapı laboratuvar test sonuçları var. Zemin katlardaki kolon basınç dayanımları yönetmeliğe, kanuna uygun mu? Bunlar var. Buraya dair yıkım kararı alınmış, burada iki kepçe var ve girilmeyen onlarca, yüzlerce enkaz var. Yıkıma başladılar, yavaş yavaş buraya gelecekler. Biraz önce Şube Müdürü Murat Alkaya geldi, ‘Burası yıkılacak, vali izin verdi yıkım kararı var’ dedi. Niye? Burası tek katlı bir bina. AFAD şu an burada, içinde doktor var, revir olmuş, neden? Yıkım kararı varmış, burada onlarca yüzlerce klasör var, hepsinde test laboratuvar sonuçları var. Zemin katın kolon basınç dayanımı 25 MPa olması gerekirken, 7 iken izin vermişler, karot almışlar. Şimdi burası yıkılacak diyorlar.
Son durum bu, meslektaşım Pınar Dursun haber verdi, Gözde İbiş sağ olsun Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Bey ile irtibat kurdurdu. Onlar şu an bakanlarla konuşuyor. Hatay Barosu Başkanı Cumhuriyet Başsavcılığı’na karar vermesi için baskı yapıyor. Biz buradaki kepçeyi durdurduk çünkü bunların hepsi bir delil karartmaya girer. Neredeyse ıslak imzalı resmi evraklar havada uçuşuyor.” (***) diye bilgi vermiş.
Soru: 21.02.2023 Tarihinde enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı. Tüm deliller toplanabildi mi?
İddia: Deprem özel gündemi ile toplanan Demokrasi İçin Birlik Meclisi (DiB) Meclisi sonuç bildirgesinde, “Yağma girişimlerinin kolluk gücüyle ve adalete teslim edilerek engellenmesi gerekirken, yardıma giden gönüllülere, Suriyeli, Arap ve Alevilere saldırılmış, basına yansıyan linç, işkence ve dayak görüntüleri belli odaklar tarafından yayılarak, halka korku salınarak, bölge yalnızlaştırmak istenmiştir. Linç, dayak, işkence insanlık suçudur. İktidarın bazı provokasyonları organize ederek depremi bir güvenlik meselesi haline getirmeye, OHAL’i ve ilan edilmemiş bir sıkıyönetimi meşrulaştırmaya çalıştığı gözlenmektedir.
Depremden sonra yaygın öğrenim online hale getirilmiş, KYK yurtları depremzedeleri yerleştirmek için boşaltılmış, depremde yakınlarını kaybedenler de dahil barınaksız bırakılmış, öğrenim hakkı engellenmiştir.
Bu yıkımdan bizzat sorumlu olanların da katıldığı ve kamu kaynaklarının aktarıldığı bağış kampanyasında elde edilen paranın depremde zarar görenler için kullanılmak yerine birilerini zengin edeceği, yandaş inşaat firmalarına ve vakıflara aktarılacağı aşikardır.” ifadelerine ve daha birçok iddiaya yer verilmiş. (****)
Soru: Tüm iddialar için: Bu olanların nedeni nedir? Bu kaos ortamından fayda sağlayacak olanlar kimlerdir?
“Paralel Kasa Kurdular”
İddia: “Depremzedeler için “Türkiye Tek Yürek” ortak yayını televizyon kanallarında yapılan canlı yayında 86’sı kamu kurum ve bankalarından 115 milyar lira toplandı. Bağışların AFAD ve Kızılay’a aktarılacağı bildirilmişti ancak henüz bu konuda iktidardan bir açıklama gelmedi. Vatandaşlar toplanan paranın akıbetini merak ederken,
Ekonomist Prof. Dr. Duran Bülbül, “Toplanan paralar devlete vergi olarak ödenmesi gereken yardımlardır. Devlete vergi ödemenin yerine bir kuruluşa bağış yaparak, paralel hazine, paralel kasa kurdular” dedi.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre, Prof. Dr. Bülbül, bütçe sisteminin incelenmesi gerektiğini söyledi; ‘Bütçe sisteminde belirli gelirler, belirli giderlere tahsis edilemez ilkesi var. Hangi adla olsa bu paralar bütçeye ham olarak kaydedilir. Bu nedenle deprem bağışı olarak toplanan yardımların hiçbiri depreme gitmez’ diye konuştu.
Yalnızca “şartlı bağış” durumunda paranın depremzedelere gideceğini söyleyen Bülbül, ‘Şartlı bağışın da ayrı fonda toplanması gerekir. Geçmişten bugüne 37 milyar dolar deprem yardımı toplandığını, bunun yollara, yap-işlet-devretlere, faizlere, arabalara, ağırlama giderlerine gittiğini biliyoruz’ ifadelerini kullandı. Bülbül,
‘Toplanan paralar devlete vergi olarak ödenmesi gereken yardımlardır. Devlete vergi ödemenin yerine bir kuruluşa bağış yaparak, paralel hazine, paralel kasa kurdular. Yardım denetiminde başka sıkıntılar da var. Sayıştay detaylı denetimi yapamıyor. Çünkü fonksiyonel sınıflandırma kaldırılıp program bazlı bütçe sistemine geçildiği için paranın nerelere harcandığı tespit edilemiyor,’ dedi.” (*****)
Soru: Daha önce ve şimdi toplanan bağışlarla ilgili neden bir şeffaflık sağlanamıyor? Hesaplardan yapılan harcamalar neden gizli tutuluyor?
Yaşanan şu tabloda, gerçeklerin felaketlerle ortaya çıktığını varsayarsak daha bilmediğimiz felaketi bekleyen gerçekler var mı diye de düşünebiliriz. Evet, er ya da geç gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Peki, tüm bu olanları kimler unutacak ya da kimler asla unutamayacak?
Enkaz altında dehşeti yaşayan çocukların, ağıtları göğe yükselmiş annelerin, göçük altında doğum yapan kadınların, enkaz altındaki evladının elini tutmuş çaresizlik içinde yardım bekleyen babaların, biz yaşıyoruz bizi kurtarın diyen kardeşlerin, dostların… Korkudan köşeye sıkışmış, donmak üzere olan yaşlıların yerinde siz olsaydınız unutur muydunuz? Ağzına burnuna toprak dolmuş, havasız ortamda nefes almakta güçlük çekerek aç, susuz ve umutsuz, karanlıkta yerin yüzlerce metre aşağısında, parçalanmış arkadaşları başında kendi canına yardım bekleyen madencilerin yerinde siz olsaydınız unutur muydunuz? Evladı, önlem alınmadığı için eksik malzemelerle yapılmış binalarda demir ve enkaz yığınları altında soğuktan ve açlıktan sonsuzluğa göçüp giderken ona “kaderiymiş” diye teselli verilen, faillerin hiçbir ceza almadan dışarıda dolaşıp ihalelerle yeni binalar yapıp, ceplerini doldurarak hiçbir şey olmamış gibi keyif ve lüks içinde yaşamalarını, ellerini kollarını sallayarak dolaşmalarını izleyen kişi siz olsaydınız unutur muydunuz?