Büyük Liderini Yapay Zekâya Seçtir? | Kişilik Tipine Göre Ayrıştırma
Büyük lider vizyon sahibi olmalıdır. Geleceği ön görebilme yeteneğiyle birlikte vizyonunu ülkenin kalkınması ve refah düzeyinin arttırılması için kullanabilmelidir. İnsanları etkileme ve inancının kuvvetiyle onları motive etme kabiliyetine, sözlerinin ve yapmak istediklerinin arkasında durabilecek dürüstlüğe ve azme sahip olmalıdır. İletişimde etkili bir yöntem kullanmalıdır. Kararlar alırken ülke ve insanlığın menfaatlerini göz önünde bulundurmalıdır. Ortak amaçlar doğrultusunda, ekip üyelerini yönlendirerek iş birliği sağlamalıdır. Empati kabiliyeti güçlü olmalıdır; yaşadığı ortam dışında yaşayan diğer insanların da duygusal durumunu ve ihtiyaçlarını anlayabilme becerisine sahip olmalıdır. Gelişen teknolojiye ve yenilikçi hareketlere kolaylıkla adapte olmalı, sürekli iyileştirmeler yapmalıdır. Ülkenin zamanla değişen ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına karşılık verebilmelidir. Aniden ortaya çıkan sorunlara sakin bir şekilde uyum sağlama becerisini göstermeli, bilimsel yöntemlerle çözümler üretmeli ve ülkesine fayda sağlayacak şekilde değişen dünya düzenine ayak uydurabilmelidir. Tüm bu özellikleri duruma göre farklı kombinasyonlar kurarak en uygun şekilde kullanabilmelidir. Bu tür liderler, ülkelerinin tarihinde önemli pozitif etkilere sahiptirler. Ülke içinde ve dışında bu etkilerinden dolayı saygı görürler. Yani ne kadar saygın davranırlarsa o kadar saygı görürler.
Halka seçenek olarak sunulan birkaç aday arasında büyük lider özelliklerine sahip birinin bulunma olasılığı nedir? Dahası, bu karmaşık olasılık zincirinde tüm zorlukları aşan biriyle bir toplumun karşılaşma şansı nedir?
Değişen dünya düzeniyle birlikte, teknoloji doğru kullanabilirse olumlu olasılıklar arttırılabilir, şansı kendi lehine çevirebilir toplumlar. Peki, nasıl? Yapay zekânın hayatımıza girmesiyle tüm parça parça olan bilgiler artık bir arada toplanmıştır. Önce insanı anlamak için elde edilmiş dağınık ve bilimsel geçerliliği olan bilgilerin neler olduğundan sonra da bu bilgilerin yapay zekâ üzerinde birleşip nasıl vücut bulduğundan bahsedeceğim.
Enneagram ve Dokuz Tip Mizaç Modeli
Yapay zekâya, "Sana sorduğum sorularla beni Enneagram kişilik testine göre analiz et," dedim. Aldığım yanıt, daha önceden yaptığım Enneagram kişilik testiyle yüzde seksen oranında tutarlıydı. Enneagram ve Dokuz Tip Mizaç Modeli testi, kişisel gelişim süreçlerine katkı sağlamada, kişilerin psikolojik ve duygusal durumlarını doğru analiz edebilmede, işe alım ve ekip oluşturmada, kariyer planlamada, eğitimde öğrencilerin farklı öğrenme stillerini keşfetmelerinde; film, tiyatro, edebiyat alanında karakter yaratmada ve geliştirmede kullanılır. Ben de hikâyelerimde anlatmak istediğim karakterleri yaratırken bu testi kullanıyorum. Lost dizisini daha yakından incelersek, karakterlerin Enneagram’daki kişilik tiplerine göre yaratıldığını görebiliriz. Diziyi izleyeli çok oldu. Karakterlerin davranış şekillerini tam olarak hatırlamıyorum. Ama yapay zekâdan konuyla ilgili bir değerlendirme yapmasını istedim. Benim için dizideki karakterleri analiz etti.
Lost dizisindeki karakterler ve Enneagram kişilik modeline göre uyumları şu şekildedir:
1. Tip 1 (Reformcu): Sayid Jarrah - İyi bir düzene sahip olmak isteyen ve adaletsizliğe karşı duran bir karakter.
2. Tip 2 (Yardımcı): Sun Kwon - İçten ve yardımsever, güvendiği insanlara destek sağlayan ve sevdiklerine sadakatle bağlı olan bir karakter.
3. Tip 3 (Başarıcı): Jack Shephard - Lider ve hırslı, başkalarının takdirini ve onayını kazanmaya çalışan bir karakter.
4. Tip 4 (Birey): John Locke - Özgün ve derin duygulara sahip, kimlik arayışı ve anlam peşinde koşan bir karakter.
5. Tip 5 (Araştırmacı): Daniel Faraday - Bilgiye ve anlayışa değer veren, mantıklı ve objektif düşünen bir karakter.
6. Tip 6 (Sadık): Hugo 'Hurley' Reyes - Güçlü bir dayanışma ve korumacılık anlayışı olan, grup içinde güvenliği önemseyen ve sadık karakter.
7. Tip 7 (Maceracı): James 'Sawyer' Ford - Heyecan arayan, adaptasyon yeteneği yüksek ve pozitif yaşama motivasyonu olan bir karakter.
8. Tip 8 (Önder): Kate Austen - Kararlı ve mücadeleci, güçlü bir duruş sergileyen ve kontrolü elinde tutmak isteyen bir karakter.
9. Tip 9 (Barışsever): Charlie Pace - Uyumlu ve çatışmadan kaçınan, insanlarla iyi ilişkiler kurmak ve huzur içinde yaşamak isteyen bir karakter.
İnsanlık Dokuza Mı Ayrılıyor?
Geçenlerde lisede müdürü olan bir arkadaşımla görüştüm. Bana yeni bir proje üzerinde çalıştıklarından bahsetti. Enneagram testini kullanarak öğrencileri yetenek ve ilgi alanlarına göre gruplandırdıklarını ve bu ayrıştırmadan sonra eğitimlerine devam edeceklerinden bahsetti. Projenin alt yapısının nasıl düzenleneceğini ve öğrencilerin eğitim alacağı alanların nasıl organize edileceğini sordum. Bu tür bir oluşumun nasıl gerçekleşeceğini projenin ilerleyen aşamalarında göreceğiz, dedi. Bu çalışma elbette özel bir okulda gerçekleştirilecek ve yeterli maddi imkânlara sahip olamayanlar böyle bir hizmetten yararlanamayacaktır.
Geleceği Emanet Edeceğimiz Çocuklarımızı Ne Hâle Getiriyoruz?
Dünyada çoktan kullanılan bir yöntemin daha yeni ülkemize gelmiş olmasına sevinirken gelişmeler dur durak bilmeden devam ediyor. Günümüzde, bazı insanlar dış görünüşüyle takıntılı bir şekilde uğraşırken, Çin’de yapay zekâ aracılığıyla öğrencilerin konsantrasyon ve dikkat seviyelerinin anlık ölçüldüğü bir pilot uygulama devreye alındı.
Çin’de beyin dalgası algılama aygıtını takan her bir öğrencinin yapay zekâ aracılığıyla gerçek zamanlı olarak, konsantrasyon seviyeleri ve dikkat dağılma durumları ölçülüyor. (*) Toplanan bilgiler öğretmenler ve velilerin ekranlarına iletiliyor. Ayrıca, öğrencilerin konumlarını takip eden çipli üniformalar ve yüz tanıma sistemine sahip kameralar sayesinde öğrencilerin nerede oldukları da anında okula, öğretmenlere ve velilere bildiriliyor. Bu kadar yakından takip ediliyor olmanın psikolojik bazı sorunları da beraberinde getireceği tahmin edilebilir. Ama bu tahminlerin ve karşı gelmelerin gücü, değişimi engellemeye yeter mi bilinmez. İnsanlığın bile bile kendini yok etme tehlikesine rağmen hâlâ yapay zekâ üzerinde çalışmalarına ara vermeden devam etmesi gibi…
Uzun süre önce işlevselliğini yitiren eğitim sistemimizde, binlerce (19.440) saat eğitim aldıktan sonra amacı olmayan, daha merakının ne olduğunu bile tespit edemeyen, kendini sadece itirazları ile ifade etmeye çalışan ama o itirazlarında ardında hiçbir mantıklı açıklaması olmayan, sınavda barajı geçemeyen, sorulan soruları bile doğru algılayamayan bireyler yetişmektedir. Tespitlerim sadece bir tahminden ibaret değildir. Rakamlar durumu doğruluyor. Barajı geçen adaylar olmasına rağmen, durumu vahim hâle getiren mesele; üniversiteye giriş sınavında barajı geçemeyen öğrenci oranının, olması gerekenden çok daha yüksek olmasıdır. Binlerce saatlik verilen eğitimden bahsediyoruz…
2021 yılındaki YKS sonuç raporuna göre; Türkiye'de Temel Yeterlilik Testi'ne (TYT) katılan 2 milyon 416 bin 974 adaydan yüzde 32'si, yani yaklaşık olarak 700 bin öğrenci, barajın altında kaldı. Sayısal puan türünde öğrencilerin yaklaşık yüzde 58’i, Sözel puan türünde yüzde 40’ı, Eşit Ağırlık puan türünde ise yüzde 52’si barajı geçemedi.
Eğitim sisteminin etkisiz hâle getirilmesi, sorgulamayan ve soru sormayan insanların yetiştirilmesini daha da kolaylaştıracaktır. Gelişen ve değişen dünya düzenine uyum sağlamak için eğitim sisteminin acilen yapılandırılarak daha verimli ve uygun çalışan işlevsel bir forma dönüştürülmesi gerekmektedir.
Zihin de beden gibi sürekli aktif çalışarak gelişme ve ilerleme kabiliyetini yararlı bir şekilde kullanır. Yakın bir gelecekte yapay zekâ kişilerin zihinlerinin nasıl çalıştığını, yeteneklerini, potansiyellerini saniyeler içinde değerlendirebilecektir. Ve insanlar bazı kategorilere ayrılacaktır. Çocuklarımızın gelecekte bu düzen içinde benliklerini ve kişiliklerini kaybetmemesi, mutluluk ve huzuru bulabilmesi, dünya üzerinde kendilerini işe yaramaz hissetmemeleri için, eğitimde değişim süreçlerinin şimdiden başlatılması gerekmektedir. Eğer bireylerde olumsuz ruh hâlleri uzun süre devam ederse, zorbalık ve saldırgan davranışlar ortaya çıkar. Ya da bu ruh hâli, intihar düşüncesini tetikleyerek tehlikeli sonuçlarla kendini gösterir.
Kendini ifade edemeyen, zihinsel tembellik yaşayan, içgörüsü olmayan, bunalımlı yapılı bireylerin çoğunlukta olduğu toplumlar, sıkışmışlık hissiyle yoğun bir strese maruz kalacaktır. Ve toplu bir ruhsal çöküş yaşanacaktır. Bu durum toplumlarda iç kargaşaya neden olur. Toplum iç çatışmalarla, kendi kendini imha etme eğilimi gösterir. Hatta toplum, kendini imha etmek için diktatörlük rejimi altında yönetilmeyi tercih eder. Toplumdaki yozlaşma ve rejimdeki olağandışı, akla yatkın olmayan durum birbirini tetikler ve doğurur. Sıkı bir alışveriş içerisindedirler.
Devamı gelecekte…